About Script
Surah Fatır Suresi

Türkçe

Surah Fatır Suresi - Aya count 45

ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ جَاعِلِ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًا أُوْلِىٓ أَجْنِحَةٍۢ مَّثْنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَ ۚ يَزِيدُ فِى ٱلْخَلْقِ مَا يَشَآءُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍۢ قَدِيرٌۭ ﴿١﴾

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikiser, üçer, dörder kanatli elçiler kilan Allah'a mahsustur. O, yaratmada diledigi kadar artirir. Gerçekten Allah her seye kâdirdir.

مَّا يَفْتَحِ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍۢ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا ۖ وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُۥ مِنۢ بَعْدِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٢﴾

Allah, insanlara rahmetinden neyi açarsa artik onu tutacak, kisacak olan yoktur. Her neyi de tutar kisarsa, onu da, ondan sonra salacak yoktur. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱذْكُرُواْ نِعْمَتَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ ۚ هَلْ مِنْ خَٰلِقٍ غَيْرُ ٱللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ ﴿٣﴾

Ey insanlar! Allah'in üzerinizdeki nimetini anin. Allah'tan baska bir yaratici mi var? O size gökten ve yerden rizik verir. O'ndan baska ilâh yoktur. O halde (haktan) nasil çevrilirsiniz?

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌۭ مِّن قَبْلِكَ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ ﴿٤﴾

Eger onlar seni yalanliyorlarsa, senden önce birçok peygamberler de yalanlandilar. Bütün isler Allah'a döndürülür.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّۭ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِٱللَّهِ ٱلْغَرُورُ ﴿٥﴾

Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'in vaadi muhakkak haktir. Sakin bu dünya hayati sizi aldatmasin, sakin o aldatici seytan sizi, Allah hakkinda da aldatmasin.

إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ لَكُمْ عَدُوٌّۭ فَٱتَّخِذُوهُ عَدُوًّا ۚ إِنَّمَا يَدْعُواْ حِزْبَهُۥ لِيَكُونُواْ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ ﴿٦﴾

Çünkü seytan size düsmandir. Siz de onu düsman tutun. O etrafina toplanan taraftarlarini ancak cehennemliklerden olsunlar diye davet eder.

ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ ۖ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌۭ وَأَجْرٌۭ كَبِيرٌ ﴿٧﴾

Inkâr edenler için siddetli bir azab vardir. Iman edip salih amel isleyenler için de bir bagislanma ve büyük bir mükafat vardir.

أَفَمَن زُيِّنَ لَهُۥ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ فَرَءَاهُ حَسَنًۭا ۖ فَإِنَّ ٱللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۖ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَٰتٍ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِمَا يَصْنَعُونَ ﴿٨﴾

Ya kötü ameli kendisine allanmis pullanmis da onu güzel görmüs olan kimse de mi (iman edip salih amel isleyenler gibi olacak)? Süphe yok ki Allah diledigini sasirtir, diledigini de dogru yola çikarir. O halde canin onlara karsi hasretlerle (üzüntülerle) sikilip gitmesin. Çünkü Allah, onlarin bütün yaptiklarini bilir.

وَٱللَّهُ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ ٱلرِّيَٰحَ فَتُثِيرُ سَحَابًۭا فَسُقْنَٰهُ إِلَىٰ بَلَدٍۢ مَّيِّتٍۢ فَأَحْيَيْنَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ كَذَٰلِكَ ٱلنُّشُورُ ﴿٩﴾

Rüzgârlari gönderip bir bulut kaldiran da Allah'tir. Derken biz o (bulutu) ölmüs bir beldeye sevketmisizdir. Böylece yeryüzüne ölmünden sonra onunla hayat veririz. Iste o dirilme de böyledir.

مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلْعِزَّةَ فَلِلَّهِ ٱلْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ ٱلْكَلِمُ ٱلطَّيِّبُ وَٱلْعَمَلُ ٱلصَّٰلِحُ يَرْفَعُهُۥ ۚ وَٱلَّذِينَ يَمْكُرُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌۭ شَدِيدٌۭ ۖ وَمَكْرُ أُوْلَٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ ﴿١٠﴾

Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamiyla Allah'indir. O'na hos kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara siddetli bir azab vardir. Onlarin tuzaklari hep darmadagin olur.

وَٱللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍۢ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍۢ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَٰجًۭا ۚ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِۦ ۚ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍۢ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِۦٓ إِلَّا فِى كِتَٰبٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌۭ ﴿١١﴾

Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir damla sudan yaratti. Sonra sizi çiftler kildi. O'nun bilgisi olmadan ne bir disi hamile olur, ne dogurur. Kendisine ömür verilenin de ömrünün uzatilmasi da, ömründen kisaltilmasi da mutlaka bir kitapta yazilidir. Süphe yok ki bu, Allah'a göre kolaydir.

وَمَا يَسْتَوِى ٱلْبَحْرَانِ هَٰذَا عَذْبٌۭ فُرَاتٌۭ سَآئِغٌۭ شَرَابُهُۥ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌۭ ۖ وَمِن كُلٍّۢ تَأْكُلُونَ لَحْمًۭا طَرِيًّۭا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةًۭ تَلْبَسُونَهَا ۖ وَتَرَى ٱلْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٢﴾

Hem iki deniz esit olmuyor. Su tatli, hararet keser, içerken (bogazdan) kayar; su da tuzlu, yakar kavurur. Bununla beraber her birinden taze bir et yersiniz ve bir ziynet çikarir, giyinirsiniz. Allah'in lütfundan nasib arayasiniz diye suyu yara yara giden gemileri de görürsün. Gerek ki sükredeceksiniz.

يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ كُلٌّۭ يَجْرِى لِأَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ ٱلْمُلْكُ ۚ وَٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ ﴿١٣﴾

O, geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor. Günesi ve ayi emrine âmâde kilmistir. Her biri mukadder bir gayeye akip gidiyor. Iste bu gördüklerinizi yapan Allah sizin Rabbinizdir. Mülk (hükümranlik) O'nundur. O'ndan baska taptiklariniz ise, bir çekirdek zarini bile idare edemezler.

إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُواْ دُعَآءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُواْ مَا ٱسْتَجَابُواْ لَكُمْ ۖ وَيَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ ۚ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍۢ ﴿١٤﴾

Kendilerine dua ederseniz duanizi isitmezler. Isitseler bile size cevabini veremezler. Kiyamet günü de kendilerini Allah'a ortak kostugunuzu inkâr ederler. Sana her seyden haberdar olan (Allah) gibi bir haber veren olmaz.

۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ أَنتُمُ ٱلْفُقَرَآءُ إِلَى ٱللَّهِ ۖ وَٱللَّهُ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ ﴿١٥﴾

Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsiniz. Allah ise zengin ve her hamde lâyiktir.

إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍۢ جَدِيدٍۢ ﴿١٦﴾

Eger O dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.

وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٍۢ ﴿١٧﴾

Ve bu, Allah'a göre zor bir sey degildir.

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌۭ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۚ وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَىٰ حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَىْءٌۭ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰٓ ۗ إِنَّمَا تُنذِرُ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ ۚ وَمَن تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفْسِهِۦ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلْمَصِيرُ ﴿١٨﴾

Hem günah çeken bir kimse, baskasinin günahini çekmeyecek; yükü agir basan, onun yüklenilmesine çagirsa da ondan bir sey yüklenilmeyecek, isterse bir yakini olsun. Fakat sen ancak o kimseleri sakindirisin ki, gaybda Rablerinin korkusunu duyarlar, namazi dürüst kilarlar. Temizlenen de sirf kendisi için temizlenir. Nihayet dönüs Allah'adir.

وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَعْمَىٰ وَٱلْبَصِيرُ ﴿١٩﴾

Ne kör ile gören esit olur,

وَلَا ٱلظُّلُمَٰتُ وَلَا ٱلنُّورُ ﴿٢٠﴾

Ne de karanliklar ile aydinlik,

وَلَا ٱلظِّلُّ وَلَا ٱلْحَرُورُ ﴿٢١﴾

Ve ne de gölge ile sicaklik.

وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَحْيَآءُ وَلَا ٱلْأَمْوَٰتُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَآءُ ۖ وَمَآ أَنتَ بِمُسْمِعٍۢ مَّن فِى ٱلْقُبُورِ ﴿٢٢﴾

Ölülerle diriler de esit olmaz. Gerçi Allah, her diledigine isittirirse de sen, kabirlerdekine isittirecek degilsin.

إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ ﴿٢٣﴾

Sen sadece bir uyaricisin.

إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ بَشِيرًۭا وَنَذِيرًۭا ۚ وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرٌۭ ﴿٢٤﴾

Muhakkak ki biz seni hak ile hem bir müjdeci, hem bir uyarici olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinde bir uyarici geçmis olmasin.

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَبِٱلزُّبُرِ وَبِٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُنِيرِ ﴿٢٥﴾

Seni yalanliyorlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamislardi. Onlara peygamberleri mucizelerle, sahifelerle ve aydinlatici kitaplarla gelmislerdi.

ثُمَّ أَخَذْتُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ﴿٢٦﴾

Sonra ben o inkâr edenleri tutup yakaladim. O zaman beni inkâr etmek nasil oldu?

أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۭ فَأَخْرَجْنَا بِهِۦ ثَمَرَٰتٍۢ مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهَا ۚ وَمِنَ ٱلْجِبَالِ جُدَدٌۢ بِيضٌۭ وَحُمْرٌۭ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌۭ ﴿٢٧﴾

Görmedin mi Allah gökten bir su indirdi. Biz onunla renkleri baska baska meyveler çikardik. Daglarda da yollar, beyazli kirmizili çesitli renklerde ve kapkara topraklar var.

وَمِنَ ٱلنَّاسِ وَٱلدَّوَآبِّ وَٱلْأَنْعَٰمِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهُۥ كَذَٰلِكَ ۗ إِنَّمَا يَخْشَى ٱللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ ٱلْعُلَمَٰٓؤُاْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ ﴿٢٨﴾

Yine insanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da türlü renklileri vardir. Kullari içinde Allah'tan ancak âlimler korkar. Süphe yok ki Allah çok güçlüdür. Hüküm ve hikmet sahibidir.

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَٰبَ ٱللَّهِ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ سِرًّۭا وَعَلَانِيَةًۭ يَرْجُونَ تِجَٰرَةًۭ لَّن تَبُورَ ﴿٢٩﴾

Allah'in kitabini okuyan, namazi kilan ve kendilerine verdigimiz riziktan gizli ve açik olarak verenler, kesinlikle batma ihtimali olmayan bir ticaret umarlar.

لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ غَفُورٌۭ شَكُورٌۭ ﴿٣٠﴾

Çünkü Allah mükafatlarini kendilerine tamamen ödedikten baska, lütfundan onlara fazlasini da verecektir. Çünkü O çok bagislayici ve sükrün karsiligini vericidir.

وَٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ هُوَ ٱلْحَقُّ مُصَدِّقًۭا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِعِبَادِهِۦ لَخَبِيرٌۢ بَصِيرٌۭ ﴿٣١﴾

Kitaplar içinde sana vahyettigimiz kitap da kendinden öncekileri tasdik edici olmak üzere bir haktir. Süphe yok ki, Allah, kullarinin bütün hallerinden haberdardir ve her seyi görendir.

ثُمَّ أَوْرَثْنَا ٱلْكِتَٰبَ ٱلَّذِينَ ٱصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا ۖ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌۭ لِّنَفْسِهِۦ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌۭ وَمِنْهُمْ سَابِقٌۢ بِٱلْخَيْرَٰتِ بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَضْلُ ٱلْكَبِيرُ ﴿٣٢﴾

Sonra biz o kitabi kullarimizdan süzüp seçtiklerimize miras biraktik. Onlardan da nefislerine zulmeden var, orta yolu tutan var, Allah'in izniyle hayirlarda ileri geçenler var. Iste bu büyük lütuftur.

جَنَّٰتُ عَدْنٍۢ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍۢ وَلُؤْلُؤًۭا ۖ وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌۭ ﴿٣٣﴾

Onlara Adn cennetleri vardir. Onlar oraya gireceklerdir. Orada altin bilezikler ve incilerle süsleneceklerdir. Orada elbiseleri de ipektir.

وَقَالُواْ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِىٓ أَذْهَبَ عَنَّا ٱلْحَزَنَ ۖ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌۭ شَكُورٌ ﴿٣٤﴾

Onlar orada söyle derler: "Hamd olsun Allah'a, bizden o üzüntüyü giderdi. Gerçekten Rabbimiz çok bagislayici ve sükrün karsiligini vericidir."

ٱلَّذِىٓ أَحَلَّنَا دَارَ ٱلْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِۦ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌۭ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌۭ ﴿٣٥﴾

"Lütfundan bizi durulacak bir yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir."

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَىٰ عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُواْ وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى كُلَّ كَفُورٍۢ ﴿٣٦﴾

Inkâr edenlere gelince, onlara cehennem atesi vardir. Hüküm verilmez ki ölsünler, kendilerinden biraz azab da hafifletilmez. Iste biz her nankörü böyle cezalandiririz.

وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَآ أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَٰلِحًا غَيْرَ ٱلَّذِى كُنَّا نَعْمَلُ ۚ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَآءَكُمُ ٱلنَّذِيرُ ۖ فَذُوقُواْ فَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٍ ﴿٣٧﴾

Onlar, orada söyle feryad ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çikar, yapageldiklerimizden baska salih bir amel yapalim." (Onlara): "Size düsünecek olanin düsünecegi kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarici da gelmisti. O halde azabi tadin. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir).

إِنَّ ٱللَّهَ عَٰلِمُ غَيْبِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ﴿٣٨﴾

Süphe yok ki Allah, göklerin ve yerin gaybini bilir. Elbette o, sinelerin içinde olanlari da bilir.

هُوَ ٱلَّذِى جَعَلَكُمْ خَلَٰٓئِفَ فِى ٱلْأَرْضِ ۚ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۥ ۖ وَلَا يَزِيدُ ٱلْكَٰفِرِينَ كُفْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِلَّا مَقْتًۭا ۖ وَلَا يَزِيدُ ٱلْكَٰفِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًۭا ﴿٣٩﴾

Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Artik kim küfrederse, küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfürleri, Rablerinin katinda kendilerine bugzdan baska bir sey artirmaz, kâfirlerin küfürleri kendilerine zarardan baska bir sey artirmaz.

قُلْ أَرَءَيْتُمْ شُرَكَآءَكُمُ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَرُونِى مَاذَا خَلَقُواْ مِنَ ٱلْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌۭ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ أَمْ ءَاتَيْنَٰهُمْ كِتَٰبًۭا فَهُمْ عَلَىٰ بَيِّنَتٍۢ مِّنْهُ ۚ بَلْ إِن يَعِدُ ٱلظَّٰلِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا ﴿٤٠﴾

De ki: "Gördünüz ya, Allah'i birakip da tapmakta oldugunuz ortaklarinizi! Gösterin bana, yer yüzünden neyi yaratmislardir?" Yoksa onlarin gök yüzünde bir ortakligi mi var? Yoksa biz kendilerine bir kitap vermisiz de ondan bir delil üzerinde mi bulunuyorlar? Hayir o zalimler, birbirlerine aldatmadan baska bir vaadde bulunmuyorlar.

۞ إِنَّ ٱللَّهَ يُمْسِكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ أَن تَزُولَا ۚ وَلَئِن زَالَتَآ إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍۢ مِّنۢ بَعْدِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًۭا ﴿٤١﴾

Dogrusu gökleri ve yeri yok oluvermekten, Allah tutuyor. Andolsun ki eger yok oluverirlerse, onlari O'ndan baska kimse tutamaz. Gerçekten O, çok yumusak davranir, çok bagislayicidir.

وَأَقْسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهْدَ أَيْمَٰنِهِمْ لَئِن جَآءَهُمْ نَذِيرٌۭ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَىٰ مِنْ إِحْدَى ٱلْأُمَمِ ۖ فَلَمَّا جَآءَهُمْ نَذِيرٌۭ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا ﴿٤٢﴾

Olanca güçleriyle Allah'a yemin etmislerdi ki, kendilerine uyarici bir peygamber gelirse, mutlaka ilerideki ümmetlerin herhagi birinden daha dogru yolda olacaklardi. Fakat kendilerine uyarici bir peygamber geldigi zaman bu, onlarin sirf ürküntülerini artirdi.

ٱسْتِكْبَارًۭا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَكْرَ ٱلسَّيِّئِ ۚ وَلَا يَحِيقُ ٱلْمَكْرُ ٱلسَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِۦ ۚ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ ٱلْأَوَّلِينَ ۚ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ ٱللَّهِ تَبْدِيلًۭا ۖ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ ٱللَّهِ تَحْوِيلًا ﴿٤٣﴾

(Bu da) yeryüzünde bir kibirlenme ve bir suikast düzenidir. Halbuki fena düzen ancak sahibinin basina geçer. O halde öncekilerin kanunundan baska ne gözetiyorlar? Sen Allah'in sünnetinde asla bir degisme bulamazsin. Sen Allah'in sünnetinde asla bir baskalasma da bulamazsin.

أَوَلَمْ يَسِيرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوٓاْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةًۭ ۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعْجِزَهُۥ مِن شَىْءٍۢ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِى ٱلْأَرْضِ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَلِيمًۭا قَدِيرًۭا ﴿٤٤﴾

Yeryüzünde gezip bir bakmadilar mi, kendilerinden öncekilerin sonu nasil olmus? Halbuki onlar, bunlardan daha kuvvetliydiler. Ne göklerde ve ne de yerde hiçbir sey Allah'i aciz birakamaz. Çünkü o her seyi bilendir, her seye kâdir olandir.

وَلَوْ يُؤَاخِذُ ٱللَّهُ ٱلنَّاسَ بِمَا كَسَبُواْ مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِن دَآبَّةٍۢ وَلَٰكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰٓ أَجَلٍۢ مُّسَمًّۭى ۖ فَإِذَا جَآءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِۦ بَصِيرًۢا ﴿٤٥﴾

Bununla beraber Allah, insanlari kazandiklari (günahlar) yüzünden hemen yakalayiverseydi, yeryüzünde hiçbir canli birakmazdi. Fakat onlari belli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet ecelleri gelince geregini yapar.Süphe yok ki Allah, kullarini görmektedir.

Quran For All V5